Ceyhun Aliyev, Paris
Nihayet o gece geldi. Paris seyahatimizin zirvesi şüphesiz ki Fransa ile deplasman maçıydı. Ayhan Abbasov'un ilk on birini tartışmayacağım. Neden biliyor musunuz? Çünkü Fransızlara karşı sahada hangi Azerbaycanlıların olduğunun hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyordum. Başlama düdüğünden hemen sonra hepimiz bunu hissettik. Şahruddin'in koruduğu kale sanki Stalingrad'dı, her taraftan kuşatılmıştı. Birkaç pozisyonda Mahammadaliyev harika kurtarışlarla hatırlanırken, diğer anlarda Bahlul Mustafazade ve silah arkadaşları gelen mermileri geçici olarak ceza sahasından uzaklaştırıyordu.
Görünen köye ne kılavuz lazım? Fransızlar futbolun ne olduğunu her dokunuşlarında gösterirken, ülkemizin en iyi topla oynayanları bize futbol değil, futbolun taklidini izlediğimizi bir kez daha kanıtlıyordu. Acı bir gerçek olsa da, milli takıma aday oyuncuların kendilerine çeki düzen vermeleri için bu gerçeği mutlaka not etmeliyiz. Doğru, iki oyuncumuz daha çok öne çıkıyordu: Bahlul Mustafazade ve Abdulla Khaybullayev. "Karabağ"ın savunmacısı, bir Azerbaycanlının Fransa'ya karşı yapabileceğinin maksimumunu ortaya koydu. Khaybullayev ise... Bence, bu ön libero birkaç uluslararası maçta da Paris'teki gibi kendini gösterirse, "Sabah"ın "elçi taşı"nın üzerinde birçok Avrupa kulübü oturacak. Belki de biraz tumturaklı olacak ama Abdulla bana Gennaro Gattuso'yu hatırlatmaya başladı. Üstelik, Ukrayna ile Bakü'deki maçta da yıkıcılığıyla göze hoş gelen 24 yaşındaki Dağıstanlı, milli takımımızın kadrosundaki en iyi oyuncuydu.
Atılan golleri tartışmaya değmez. Çünkü herhangi bir pozisyonu kurtarmak mümkün olsaydı, Deschamps'ın takımı mutlaka başka bir kombinasyonla kalemize yol bulacaktı. Bu nedenle dikkati başka bir faktöre yöneltmek istiyorum. Çocukların ustalık seviyesi bu rakiple kafa kafaya gelmeye imkan vermese de, milli takımımızın mücadele ruhu en güzel sözlere layıktı. Görünen o ki, Abbasov futbolcularla en doğru ilişkiyi kurmayı başarmış.
Önümüzde milli takımımızı bu sefer Ukrayna timsalinde daha ağır bir sınav bekliyor. Grubumuzda öyle garip bir durum ortaya çıktı ki, Polonya'da yapılacak maçtan galip ayrılırsak, grupta ikinci olma şansımız oldukça gerçek görünecek. Elbette, söylediklerimin bir "hayal pilavı" olduğunu çok iyi anlıyorum. Ancak unutmayalım ki, bazen kurduğunuz hayaller gerçeğe dönüşür.